Ragbi Günlükleri 61

SPORDA FAİR PLAY*

Fairplay, toplumsal hayatın tüm alanlarındaki ilişkilerin düzeni ve düzeyiyle ilgili bir kavram olmasına rağmen,  neredeyse tamamen birlikte anıldığı sporla benzer bir tarihsel gelişim sergiler. Fairplay ve spor kavramları, kavram olarak doğuşlarından önce var olagelen çok çeşitli insani eylem ve davranışlarını süreç içinde tek bir kelime ile ifade edebilme yeteneğini gösterdiler.

Türkçeye İngilizceden giren ‘‘fairplay’’ sözcüğünün dilimizdeki kelime karşılığı ‘‘adil oyun’’dur. Mevcut kelime yapısı ve anlam içeriğine kavuşabilmesi uzun bir tarihsel süreci gerektirmiştir. Kavramın oyunu (play) tanımlayan ve güzel, insaflı, temiz, dürüst, namuslu, iyi, adil, uygun, doğru vb. anlamları içerir.

engsamoa | Edirne Ahval Gazetesi‘‘Fair Play’’ kavramının dolaylı da olsa bir oyunla bağlantılı ilk kullanım biçimleri, 15. yy’da şövalye turnuva kurallarında geçen ‘‘fayreattaynt’’(adil/dürüst kazanma) ve centilmenlik dışı davranışları tanımlayan ‘‘foule play’’(faullü oyun) ifadelerinde görülmektedir. Shakespeare, 16. yüzyıldan 17. yüzyıla geçişte fairplay kavramının en az iki bireyin rekabete dayalı ilişkileri bağlamında, tamamen genel bir kullanımla ve ‘‘fırsat eşitliğini korumak’’, ‘‘şövalyece düşünüş tarzını korumak’’ anlamında şans oyunları çerçevesinde kullanmıştır. Kavramın spor terminolojisinde doğrudan yer alışı 18. yüzyılda söz konusu olmuş; 19. Yüzyıldan itibaren de sporun en önemli tutumları tanımlayan terim olarak gittikçe önem kazanmıştır.

Fair play ilkelerine uygun bir yarışma ortamı için zorunlu şartlar; kurallara uyma, hakem kararlarını kabullenme, rakibe saygı, fırsat eşitliği ve yarışma şartlarının eşitliği’dir.

Fairplay tanımı kapsamında verilen iki anlayış ilk defa 1964 yılında Hans Lenk tarafından formal ve informal fair play anlayışı olarak ayrımlaştırılmıştır. Formal Fair Play, amir hükümler içeren oyun kurallarını kabullenme ve onlara kesinlikle uyma ile sınırlıdır. Informal Fair Play ise, spora kuralların belirlediğinin ötesinde kurallar üstü bir davranışı talep etmektedir. Bilinçli olarak sportif rakibine insan olarak saygı duymak, onurunu korumak, onu adalet, insani dayanışma ve hatta dostluk göstermek bu tür davranışlardandır.

Türkçe literatürde, sporda gösterilen bu tür davranış biçimleri için fairplay teriminin kullanıldığı ilk kaynaklardan biri Türk beden eğitiminin ve olimpizminin öncüsü Selim Sırrı Tarcan’ın 1926 yılında basılan ‘‘Sporcu Neleri Bilmeli’’ adlı eseridir.

FAIR PLAY ANLAYIŞININ TARİHSEL GELİŞİMİ

Antik Çağ’da Fair Play Anlayışı

Antik olimpiyat oyunlarında kural ihlallerinin önüne geçmek için sıkı kurallar söz konusuydu. Yarışmacılar oyunların ilk günü kurallara uyacaklarına dair babaları, erkek kardeşleri ve antrenörleri ile birlikte ant içiyorlardı. Kuralların yaptırımı konusunda tam sorumluluk sahibi olan hakemler de adil davranacaklarına ve yarışmalarla ilgili bilgileri gizli tutacaklarına dair yemin ediyorlardı. Ayrıca hakemlik görevleri de bulunduğundan, herhangi bir ihlal durumunda cezayı infaz ediyorlardı. Direktiflere uymayan yarışmacılar ve antrenörlergenellikle kölelere uygulanan bir yöntemle cezalandırılıyor, halkın önünde kırbaçlanıyorlardı. Daha ağır kural ihlalleri halinde sporcu derhal diğer yarışmalardan ihraç edilerek ‘‘onursuz’’ damgasıyla memleketine gönderiliyordu. En ağır suçlardan biri olarak rüşvete rastlandığında farklı bir ceza uygulanıyordu. Masrafları zaferi satın almaya kalkışan atletlere ödetilmek üzere, kaidesi üzerinde suçlunun adının yazıldığı bir bronz günah heykeli yaptırılıyor ve stadyum girişine yerleştiriliyordu. Bir servete mal olan cezaları atletlerin karşılayamaması durumunda ait olduğu kent yönetimi ödemek zorunda bırakılıyordu.

| Edirne Ahval GazetesiOrta Çağ’da Fair Play Anlayışı

‘‘Ortaçağ’’ ve ‘‘beden’’ ilişkisi söz konusu olduğunda ilk akla gelen, Katolik Kilisesi’nin bedene yönelik düşünce yapısını yansıtan ‘‘vücut egzersizleri şeytan işidir’’ ifadesidir.  Bununla birlikte, Ortaçağ’da sadece soylulara özgü olmak üzere ‘‘şövalyeliğin yedi becerisi’’ sayılan ata binme, yüzme, ok atma, eskrim, av, satranç ve iyi şiir okuma becerilerini geliştirmeye yönelik bedensel alıştırmalar yapılabilirdi. Yine de fairplay anlayışının kaynaklarını inceleyen araştırmacıların bir bölümü, bu idealin ana hatlarının Ortaçağ şövalye turnuvalarında konulmuş olduğu ve spora taşındığı kanısındadır.

Modern Fair Play Anlayışının Gelişimi

Modern sporun kendini daha önceki tüm tarihsel fiziksel aktivite formlarından ayıran prensipleriyle İngiltere’de doğması nasıl toplumsal yapı ile ilgiliyse, modern fairplay anlayışının da spor içinde ve spor etrafında yine aynı coğrafyada şekillenmesi ilgili toplumun spordan beklentileriyle doğrudan ilişkilidir.

Okul sporu bağlamında ilk kez 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarında İngiltere’de gündeme gelen kavram; spora ilişkin fakat sporla sağlanan eğitimin bir ilkesiydi ve aynı zamanda, örnek insan tanımlamaları için de kullanılmaktaydı. 19. yüzyılda fairplay prensiplerini içselleştiren İngilizlerin bu davranışları öğrenme kaynaklarından ikisi aile ve yeni gelişen spor basınıydı.

19. yüzyılın ilk yarısında Thomas Arnold tarafından Rugby Koleji’nde başlatılan ve diğer kolejler tarafından da örnek alınan reform hareketleri, yüzyılın ikinci yarısında pedagog Edward Thring tarafından, eğitimde sporun ve sporda fairplay ilkelerinin ön plana çıkarılmasıyla yeni boyutlar kazanıyordu. Arnold’un eğitim ideali ‘‘Genç Hıristiyan Centilmen’’ sayesinde, kolejlerin spor sahalarında fairplay kavramının yerleşmesine olumlu ortam hazırlanmış ve ‘‘araç’’ olarak görülen spor ve sporda fairplay düşüncesi zamanla ‘‘amaç’’ haline gelmiştir.

18. yüzyılda karşımıza çıkan amatör-profesyonel ayrımı günümüzde anlaşılandan farklı olarak ait olunan sosyal tabaka ve paranın nasıl kullanıldığı ile ilgilidir. Dar gelirliler kriketten kazandıkları paraya geçimleri için ihtiyaç duyarken, varlıklı oyuncular bunu ilave bir cep harçlığı olarak görüyorlardı.

women | Edirne Ahval GazetesiFair Play Anlayışında Gerileme Süreci

19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında sportif yarışmaların ticarileşmesi ve gittikçe daha geniş halk kitlelerine açılmaya başlamasıyla baş gösteren ‘‘amaç’’ değişikliği, dengenin uygulamadan duyulan zevkten, ciddiyete doğru bozulmasına yol açmış ve 20. yüzyıl boyunca gelişme fairplay düşüncesinin yumuşatılması ve aşındırılması yönünde gerçekleşmiştir.

Birçok sporcu ve üst düzey antrenör için gösterecekleri performans, sosyal ve finansal çıkışları için yegâne şans olarak görülmektedir. Dolayısıyla sporda yazılı ya da yazısız kurallar sadece müsabaka hırsı, duygusal uyarımlar ve oyun dinamiği nedenleriyle ihlal edilmekte, faullü oynama veya faul yapılmış gibi davranma, antrenörlerin taktik anlayışlarının bir parçası olarak sporculara sistematik olarak öğretilmekte ve uygulattırılmaktadır.

*YILDIRAN, İbrahim, Gülfem Sezen Balçıkanlı (2020), ‘‘Sporda Fair Play 1’’. C. Koca(ed), Sporda Psikososyal Alanlar 1. İçinde: s.105-115, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
error: İçerik korunmaktadır !!