Tanışsaydık, memnun olacaktım Bayım

Nikola Tesla, Sırp kökenli din adamı bir babayla okuma yazma bilmeyen bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Daha yirmili yaşlarında elektriğe aşık olup “Dünyanın gözlerindeki bağı çözecek olan bir mucit” olmayı aklına koydu. Koleraya yakalandığında babası rahip olması için ona baskı yapmaktan vazgeçti. En iyi mühendislik okuluna göndereceğine dair söz verdi. Sözünü de tuttu. Amerika’ya gitti. Ampulü icat eden Thomas Edison’un sahibi olduğu şirketin New York merkez ofisinde çalışmaya başladı. Üzerinde çalıştığı alternatif akımla çalışan motor taslağını, onu anlayabilecek tek kişi olduğunu düşündüğü Edison’la paylaştığında “imkânsız” yanıtını aldı. Bahsettiği yöntemle doğru akımla çalışan motorları geliştirirse ona elli bin dolar vereceğini söyleyen  Edison, bir yılın sonunda elinde projesiyle odasına giren Nikola’ ya Amerikalıların esprilerinden hiç anlamadığını söyledi. İstifa etti. Beş parasız, bulduğu her türlü işte çalışarak geçimini sağlayan Nikola’nın bir başmühendisle yolları kesiştiğinde kaderi de değişti. Onu destekleyenlerin sayesinde alternatif akım motorunu tüm dünyaya kabul ettirme şansını yakaladı. Seyircilerin meraklı bakışları karşısında vücudundan iki yüz bin volt elektrik geçirerek dokunduğu her ampulü yaktı. Şöhreti yayılmaya başladığında rakipleri peşine düştü. Kötü propagandalar yapıldı. Rakipleri, çalışmalarının patentlerini satın alan kişilerle ortaklık etti.
          Nikola, sitem dolu en meşhur sözünü dile getirmekle yetindi. “Fikrimi çalmaları mühim değil.. Asıl mühim olan, kendi fikirlerinin olmaması.” Tam da yıldızının parladığı günlerde laboratuvarında çıkan yangında makinaları, makaleleri, notları da kül oldu. Kundaklama mı teknik bir arıza mı olduğu belirlenemedi. Bu olaydan sonra not almayı bıraktı herşeyi zihnine yazdı. J.P. Morgan’ın yaptığı yatırımla tüm dünyaya enerji pompalayacak merkezi enerji projesi üzerinde çalışmaya başladı. Ancak ortağı, Nikola’yı dünyaya bedava elektrik dağıtmak istediği için yarı yolda bıraktı. İnsanlarla kurduğu zayıf ilişkiler, anlaşılamamak, uzun çalışma saatleri, uykusuz geceler, trafik kazası derken gün geçtikçe içine kapandı. Kendi kabuğuna çekildikten sonra seksen altı yaşında hayata veda etti.
          Vladimir Pistalo’nun “Tesla, Maskelerle Çevrili Bir Hayat” isimli biyografik romanını bitirdiğimde anladım ki; Tesla, okul kitaplarında 1. Dünya Savaşı’nın başlamasını tetikleyen Sırp milliyetçi genç kadar yer almamış. Dünyanın en zeki insanlarından biri olduğu halde ne dehası ne de bu dehanın iletişim kurarken yaşadığı sancılar anlatılmış. Edison, bizi binlerce kez yaptığı deneylerle sıkı çalışmanın, azimli olmanın ve zorluklara tahammül etmenin sonuçlarının güzel olacağıyla kandırmış. Bizden daha başarılı, daha zeki insanları desteklemek için farkındalık yaratılmamış. İnsanlar elektriği ücretsiz bir şekilde kablosuz olarak kullansın diyen Tesla yerine ticari kaygılarla desteğini çeken J.P. Morgan’ı tanımışız.
         Alternatif akım motoru, kablosuz enerji iletimi, kablosuz mesaj, floresan, radar, hidroelektrik santrali, MR, uzaktan kumanda, radyo, internet ile o yıllarda günümüz teknolojisinin temellerini atan, ortadan ayırdığı saçları, üçgenimsi yüzü ve ince bıyıklarıyla karşımda duran Nikola Tesla’nın fotoğrafına bakarken şu sözü zihnimde yankılanıp duruyor. “Nefretiniz elektriğe çevrilebilseydi bütün dünyayı aydınlatmaya yeterdi.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
error: İçerik korunmaktadır !!